Читать книгу «Ateş Ülkesi » онлайн полностью📖 — Моргана Райс — MyBook.
image

“Eğer elimizden gelse Thorgrin ile birlikte ölümüne savaşırız leydim,” dedi Reece. “Ama bunu yapamayız. O göklerde, denizin üstünde ve buradan uzakta. Hiçbirimizin ejderhası yok. Onun gücüne de sahip değiliz. Ona yardım edemeyiz. Şimdi sadece yardım edebileceklerimize yardım etmeliyiz. Thor bunun için her şeyini feda etti. Thor bunun için canını riske attı. Bize verdiği bu fırsatı kullanmalıyız.”

“Gemilerimizden kalanlar hala adanın diğer ucunda duruyor,” diye ekledi Srog. “O gemileri oraya saklamak çok akıllıcaydı. Şimdi onları kullanmalıyız. Halkımızdan geriye kim kaldıysa, bu yeri ejderhalar dönmeden onlarla birlikte terk etmeliyiz.”

Gwendolyn’in aklı karmaşık hislerle doluydu. Gidip Thor’u kurtarmayı deli gibi istiyordu ama aynı zamanda, burada tüm bu insanlarla onu beklemek ona yardımcı olmayacaktı. Diğerleri haklıydı: Thor güvenli bir yere çıkmaları için hayatını tehlikeye atmıştı. Eğer henüz vakti varken Gwendolyn bu insanları kurtarmak için elinden geleni yapmazsa Thor’un tüm eylemleri boşa çıkacaktı.

Gwen’in zihninde bir düşünce daha kara kara dolanıyordu. Eğer şimdi buradan ayrılıp da açık denize giderlerse, belki ve bir ihtimal onu bulabilirlerdi. Oğlunu yeniden görebilme düşüncesi onu yeni bir yaşama iradesiyle doldurdu.

Nihayet, Gwen kafasını salladı, bebeği tutarak hareket etmeye hazırlandı.

“Tamam,” dedi. “Gidip oğlumu bulalım.”

*

Ejderhaların kükreyişleri Thor’un arkasında gittikçe artıyordu, Thor ve Mycoples denizde daha uzağa açılırken bir grup onları kovalayarak daha yakına geliyorlardı.  Thor sırtına doğru bir alev dalgasının onları kuşatmak üzere olduğunu hissetti ve eğer hemen bir şeyler yapmazsa öleceklerini anladı.

Thor gözlerini kapattı, artık içindeki gücü çağırmaktan korkmuyordu, fiziksel silahlara bel bağlaması gerekliliği hissi artık yoktu. Gözlerini kapatınca Ruhbanlar Diyarı’ndaki zamanını , ne kadar güçlü olduğunu, zihniyle etrafındaki her şeye nasıl etki edebildiğini hatırladı. İçindeki gücü ve fiziksel evrenin sadece zihninin bir uzantısı olduğunu anımsadı.

Thor zihin gücünün yüzeye çıkmasını emretti ve arkasında ateşe karşı kalkan oluşturup onu koruyacak koca bir buz duvarı olduğunu hayal etti. Tamamen koruyucu bir balonun içerisinde olduğunu, onun ve Mycoples’in, ejderhaların ateş duvarına karşı emniyette olduklarını imgeledi.

Thor gözlerini açtı, soğuğun onu çevrelediğini ve etrafındaki devasa buz duvarını görünce şaşkına döndü, tam hayal ettiği gibi üç adım kalınlığında parlak maviydi. Döndü ve ejderhaların ateşlerinin yaklaşmasını ve buz duvarında durarak bir tıslama sesiyle koca buhar bulutları oluşturmasını izledi. Ejderhalar öfkelenmişti.

Thor, buz duvarı eriyince etrafında dolandı ve ileride uzanan ejderhaların tam ortalarına yönelmeye karar verdi. Mycoples korkusuzca ejderhaların arasına daldı, saldırmasını beklemedikleri belli oluyordu.

Mycoples öne atıldı, pençelerini uzattı, çenesiyle bir ejderhayı tuttu, döndürüp fırlattı; ejderha döne döne kontrolden çıktı ve tam okyanusun ortasına aşağı doğru büyük bir hızla savrularak düştü.

Yeniden toparlanamadan Mycoples çenesini yan tarafına geçiren başka bir ejderha tarafından saldırıya uğradı. Mycoples çığlık attı ve Thor hemen davranarak Mycoples’in sırtından zıplayıp diğer ejderhanın burnuna geçti ve kafası üstünde koşarak sırtına kendini yerleştirdi. Ejderha Mycoples’e saldırmaya devam ederken Thor’u deliler gibi sırtından atmak için debeleniyordu ve Thor bu vahşi ejderhayı kontrol etmeye çalışırken hayatı pahasına tutunuyordu.

Mycoples öne atıldı ve çenesiyle diğer ejderhanın kuyruğunu sıkıştırarak onu bedeninden ayırdı. Ejderha çığlık atarak okyanusa düşmeye başladı fakat bunu yapar yapmaz Mycoples’in üstüne çok sayıda başka ejderha daha çullandı ve dişlerini bacaklarına geçirdiler.

Bu arada Thor onu kontrol etmeye kararlı halde hayatı pahasına ejderhaya tutunuyordu. Sakin kalmaya ve her şeyin sadece zihin meselesi olduğunu kendine hatırlatmaya çalıştı. Bu antik ve kadim canavarın damarlarında dolaşan öfkesini ve muazzam gücünü hissediyordu. Gözlerini kapayınca, direnmeyi bıraktı ve onunla uyumlandığını hissetti. Kalbini ve nabzını zihninde duyumsadı. Onunla bir olduğunu hissetti.

Thor gözlerini açtı, ejderha da açtı artık farklı bir renkle parıldıyorlardı. Thor dünyayı ejderhanın gözlerinden görüyordu. Bu ejderha, bu vahşi yaratık Thor’un bir uzantısı haline gelmişti. Gördüklerini Thor da görüyordu, Thor emretti o da dinledi.

Ejderha, Thor’un emriyle Mycoples’i bıraktı ve kükreyip öne atılarak dişlerini Mycoples’e saldıran üç ejderhaya geçirdi ve onları parçaladı.

Diğer ejderha hazırlıksız yakalanmıştı, elbette ki kendilerinden birinin ona saldırmasını hiç beklemiyordu. Kendilerine henüz gelemeden Thor altındaki ejderhayı kullanıp enselerine saldırtarak yarım düzine kadar ejderhanın canına okumuştu bile. Onları hiç farkında olmadan sırasıyla yaralıyordu. Thor üçüne daha saldırdı ve ejderha kanatlarını ısırıp enselerinden hasar vererek denize düşmelerini sağladı.

Thor aniden yandan saldırıya uğradığında bunun olacağını görmemişti, ejderha çenesini açtı ve dişlerini Thor’a sapladı.

Thor uzun ve tırtıklı dişler kaburgasını delip ejderhanın üstünden atarak havada uçmasını sağlayarak düşürdü. Okyanusa doğru yaralı bir şekilde bodoslama düştüğünü hissederken ölmek üzere olduğunu fark ediyordu.

Gözünün ucuyla Thor, Mycoples’in alta doğru alçaldığını fark etti, sonrasında tek hatırladığı Mycoples’in sırtında olduğu ve eski dostu tarafından kurtarıldığıydı. İkisi yeninden birlikteydi ve ikisi de yaralıydı.

Thor batan kaburgasıyla zor nefes alarak verdikleri zararı kontrol etti: onlarca ejderha artık ölü ya da yaralı halde okyanusun üstünde yüzüyordu. İki başlarına iyi iş çıkarmışlardı, hayal ettiklerinden bile iyiydi.

Fakat Thor bir başka korkunç çığlık daha duyunca kafasını kaldırdı ve onlarca ejderhanın hala hayatta olduğunu gördü. Nefes almaya çalışırken Thor mertçe bir savaş verdiklerini ama kazanma şanslarının çok az olduğunu fark etti. Yine de hiç tereddüt etmeden korkusuzca yukarı çıkarak onlara meydan okumak için karşılarına çıktı.

Mycoples tiz bir ses çıkarıp, Thor’a alevlerini püskürtenlere karşılık verdi. Thor ise yeniden güçlerini kullanıp ejderha alevlerinin ona ulaşmasını engellemek için yeni bir buz duvarı dikti. Gruba hamlesini yaparken ejderhalara saldırıp, onları pençeleyen ve hayatı pahasına savaşan Mycoples’e tutundu. Mycoples yaralandı ama bu onu yavaşlatmadı ne de olsa etrafındaki tüm ejderhaları sakatlıyordu. Thor ona katılarak bilekliğini kaldırdı ve sırasıyla ejderhaları hedef alırken beyaz bir ışık topu ileri atıldı, Mycoples savaşını verirken bir bir tüm ejderhaları yere serdi.

Thor ve Mycoples durmadan her tarafları yara bere içinde, kana bulanmış ve bitkin halde savaştılar.

Yine de geriye onlarca ejderha kalmıştı.

Thor bilekliğini kaldırdığında, gücün azaldığını ve hatta kendi gücünün çekildiğini hissetti. Kuvveti vardı biliyordu ama henüz yeterli değildi, maalesef sonuna kadar savaşa devam edemeyeceğini biliyordu.

Thor yukarı bakınca yüzündeki koca kanatları ve onları takip eden uzun ve keskin pençeleri gördü, Mycoples’in boğazını delmelerini çaresizce izledi. Ejderha Mycoples’i kavradığında, kuyruğuna çenesini geçirerek onu bir tur döndürüp fırlatırken Thor hayatı pahasına tutunuyordu.

Thor, havada Mycoples’le beraber savrulurken dayandı, Mycoples döne döne uçarken kontrolsüz bir biçimde okyanusa doğru diklemesine inişe geçtiler.

Suya düştüklerinde Thor hala tutunuyordu, ikisi suyun yüzünden dibine doğru çakıldılar. Thor su altında debelendi ve sonra hızı durdu. Mycoples dönüp yukarıya, güneş ışığına doğru yüzmeye başladı.

Yüzeye çıktıklarında Thor nefes nefese kalmıştı, buz gibi sularda çırpınırken hala Mycoples’e tutunuyordu. İkisi su yüzünde debelenirken Thor yanına baktı ve asla unutamayacağı bir görüntüyle karşılaştı: su üstünde,hemen yanı başında, gözleri açık ve cansız bedeniyle çok sevdiği bir ejderha yatıyordu: Ralibar.

Mycoples aynı anda gördü, içinde bir şey ona galip geldi, Thor’un daha önce hiç görmediği bir şey: korkunç bir keder çığlığı atarak, kanatlarını yükseğe kaldırıp sonuna kadar gerdi.  Korkunç bir inlemeyle haykırırken bütün vücudu sallandı ve evreni titretti. Thor gözlerinin değiştiğini, hep farklı renklerde parlayarak nihayetinde parlak, sarı ve beyaz renklere döndüğünü gördü.

Mycoples döndü, farklı bir ejderha olarak onlara gelen ejderhalar grubuna doğru kafasını kaldırıp baktı. Thor, Mycoples'in içinde bir şeylerin harekete geçtiğini hissetti. Yası öfkeye dönüştü ve yerini Thor'un daha önce hiç görmediği bir güce bıraktı. Ruhu ele geçirilmiş bir ejderhaydı.

Mycoples göğe aceleyle çıktı, yaraları kanıyordu ama bunu hiç umursamıyordu. Thor da içinde yeni bir enerji patlaması ve intikam arzusu hissetti. Ralibar yakın arkadaşı olmuştu, hepsi için hayatını tehlikeye atmıştı ve Thor yanlışları düzeltmeye kararlı hissediyordu.

Onlara doğru giderken Thor, Mycoples’ten atladı ve en yakın ejderhanın burnuna inerek ona sarıldı ve etrafından dolanarak çenesini tuttu ve sıkı sıkı kapattı. İçinde kalan tüm gücü çağırarak ejderhayı havada döndürüp tüm gücüyle fırlattı. Ejderha uçtu ve havadaki diğer iki ejderhayı da önüne katıp üçü birlikte aşağıdaki okyanusa kükreyerek düştüler.

Mycoples döndü ve Thor düşerken onu tuttu, kalan ejderhalara doğru uçarken Thor Mycoples’in sırtına indi. Kükremelerini kendininkiyle karşılarken daha güçlü ısırıyor, daha hızlı uçuyor ve daha derinden yaralıyordu. Ejderhalar Mycoples’i ne kadar yaralarlarsa o kadar az farkına varıyordu. Bir yıkım dalgası haline gelmişti, Thor da öyleydi ve işleri bittiğinde Thor gökyüzünde onları karşılayacak başka ejderhanın kalmadığın fark etti: hepsi gökten okyanusa ya yaralı ya ölü halde düşmüştü.

Thor Mycoples’le havada yalnız başına uçarken buldu kendini, düşmüş ejderhaların üstünde daire çizip sonuca bakıyorlardı. İkisi de zor nefes alırken her taraflarından kan damlıyordu. Thor, Mycoples’in ölmek üzere olan bir ejderhanın nefes alıp verişine şahit olduğunu biliyordu- ağzından akan damlaları görebiliyordu, her nefesi ona ölümü tattıran bir acıydı.

“Hayır arkadaşım,” dedi Thor göz yaşlarına hakim olarak. “Ölemezsin.”

Zamanım geldi, dediğini duydu Thor. En azından haysiyetlimle ölüyorum.

“Hayır,” diye ısrar etti Thor. “Ölemezsin!”

Mycoples kan kustu, kanat çırpışları zayıflarken okyanusa doğru batarak yol almaya başladı.

İçimde son bir mücadele gücü daha kaldı, dedi Mycoples. Son anlarımın kahramanca olmasını istiyorum.

Mycoples yukarı baktı ve Thor bakışlarını takip edince Romulus’un ufukta uzanan gemi donanmasını gördü.

Thor kederle başını salladı. Mycoples’in ne istediğini biliyordu. Son nefesini son bir büyük savaşta vermek istiyordu.

Kötü yaralı olan Thor zor nefes alıyordu sanki o da buradan sağ çıkamayacak gibi hissediyor ama o yöne doğru gitmek istiyordu.Annesinin kehanetlerinin doğru çıkıp çıkmayacağını merak etti. Kendi kaderini değiştirebileceğini söylemişti. Değiştirmiş miydi? Şimdi ölecek miydi?

“O zaman gidelim dostum,” dedi Thorgrin.

Mycoples korkunç bir çığlık attı ve ikisi Romulus’un donanmasına doğru ilerleyerek aşağıya yöneldiler.

Thor rüzgarı, saçları ve yüzünden geçen bulutları hissederken bir savaş çığlığı patlattı. Mycoples öfkesine eş bir çığlık attı ve ikisi aşağı daldılar. Mycoples koca çenesini açtı ve sırayla bir gemiden diğerine ateş püskürdü.

Kısa süre sonra denizler üstüne bir ateş duvarı yayıldı, gemiler sırayla alevler tarafından yutuldu. Önlerinde binlerce gemi duruyordu ancak Mycoples durmak bilmeden çenesini açıyor ve birbiri ardına alev bulutları gönderiyordu. Alevler sanki birbirinden kopmadan devam eden bir zincir gibiydi, adamların çığlıkları yukarıya taşınıyordu.

Mycoples’in alev gücü  azalmaya başlamıştı, kısa süre sonra nefes verdiğinde sadece küçük bir ateş çıkıyordu. Thor altında Mycoples’in öldüğünü biliyordu. İyice aşağı indi, artık alev püskürtemeyecek kadar zayıftı fakat vücudunu bir silah olarak kullanmak için güçten henüz düşmemişti. Alev püskürtmek yerine katı pullarıyla hedef alıp gökten düşen bir meteor gibi gemilere doğru alçaldı.

Mycoples gemilere inerken Thor kendini güçlendirerek tüm kuvvetiyle ona tutundu, çatırdayan tahta sesleri havayı doldurdu. Bir gemiden diğerine, öne arkaya ilerleyerek donanmayı yok ediyordu. Thor her yönden ona doğru gelen, parçalanan tahtalardan kendini sakınmaya çalışıyordu.

Nihayet Mycoples’in daha fazla gidecek gücü kalmamıştı. Donanmanın tam ortasında durup suların üstüne indi. Bir çok gemiyi yok etmiş olsa da etrafı binlercesiyle hala çevriliydi. Thor su üstünde sırt üstü süzülürken cılız nefes alıyordu.

Kalan gemiler yönlerini onlara çevirdi. Kısa süre sonra gök karardı ve Thor büyük bir ıslık sesi duydu, yukarı baktığında ona doğru gelen oklardan oluşan bir gökkuşağı gördü. Aniden saklanacak bir yeri olmadığı için oklar tarafından delik deşik edildiğinden korkunç bir acı duydu. Mycoples de oklarla delinmişti ve dalgaların arasında  hayatlarının savaşını vermiş olan bu büyük iki kahraman batmaya başlamıştı. Ejderhaları ve İmparatorluk donanmasının çoğunu yok etmişlerdi. Bir ordunun yapabileceğinden fazlasını gerçekleştirmişlerdi.

Fakat şimdi geriye bir şey kalmamıştı, öleceklerdi. Thor art arda oklarla delinirken gittikçe daha derine batıyordu ve ölmeye hazırlanmaktan başka yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu.

1
...